-
1 mum
mum Kerze f; Wachs n;mum direk kerzengerade; sehr brav; gewissenhaft;mum durumu SPORT Kerze f;mum olmak gefügig sein, weich sein; fam ja sagen (-e zu D);mum yapıştırmak Brief versiegeln; fig sich (D) merken A -
2 sükût etmek
to keep silent, to keep mum -
3 ставить
несов.; сов. - поста́вить1) dikmek; oturtmak; koymakста́вить столб — bir direk dikmek
ста́вить свечу́ / све́чку — тж. перен. bir mum dikmek
ста́вить ва́зу на стол — vazoyu masaya oturtmak
ста́вить кни́ги на по́лку — kitapları rafa sıralamak
2) koymakста́вить кого-л. к станку́ — tezgah başına koymak
ста́вить часовы́х — nöbetçi dikmek / koymak
ста́вить кого-л. на коле́ни — тж. перен. birine diz çöktürmek
их поста́вили в ряд — onlar sıraya dizdiler
3) разг. koymak, getirmekкого́ поста́вим на э́ту рабо́ту? — bu işe kimi koyalım?
его́ поста́вили дире́ктором — onu müdür koydular
поста́вить кого-л. во главе́ организа́ции — örgütün başına geçirmek
поста́вить кого-л. у вла́сти — iktidara / işbaşına getirmek / geçirmek
он поста́влен на ва́жный пост — önemli bir mevkiye getirildi
4) koymak; bırakmakста́вить ве́щи на ме́сто — eşyaları yerli yerine koymak
ста́вить что-л. на о́го́нь — ateşe koymak / sürmek / vurmak
ста́вить маши́ну перед до́мом — arabayı evin önünde bırakmak
поста́вить ча́йник? — çaydanlığı oturtayım mı?
5) kurmak, tesis etmek; dikmek; yerleştirmekим поста́влен па́мятник — onların adına bir anıt dikilmişti
ста́вить высоково́льтную ли́нию — bir yüksek gerilim hattı kurmak
ме́жду дома́ми поста́вили забо́р — evlerin arasına tahta duvar çekildi
6) koymak; vurmak; çekmekста́вить компре́сс — kompres koymak
ста́вить ба́нки — şişe / vantuz çekmek
ста́вить запла́ты — yama vurmak
ста́вить клеймо́ — damga vurmak
ста́вить подкла́дку на что-л. — bir şeye astar geçirmek, bir şeyi astarlamak
7) koymakста́вить зна́ки препина́ния — noktalama işaretlerini koymak, noktalamak
поста́вь свою́ по́дпись и да́ту — imzanı ve tarihi koy
каку́ю отме́тку тебе́ поста́вили? — sana ne not verdiler?
8) ( делать ставку) ortaya koymak / sürmek; (üzerine) oynamak тж. перен.ста́вить не на ту ло́шадь — перен. yanlış ata oynamak
ста́влю де́сять про́тив одного́, что... — bire karşı on ortaya koyarım ki...
ста́вить предложе́ние на голосова́ние — öneriyi oya koymak
э́то ста́вит нас перед сло́жной пробле́мой — bu, bizi karmaşık bir sorunla karşı karşıya getiriyor
вопро́с до́лжен быть поста́влен ина́че — sorun başka bir biçimde ortaya konulmalıdır
поста́вить себе́ цель... —...mayı amaç edinmek
ста́вить усло́вие — bir koşul / şart koşmak / koymak
жизнь ста́вит но́вые пробле́мы — hayat yeni sorunlar getiriyor
план ста́вит перед на́ми сле́дующие зада́чи — plan bize şu görevleri yükler
вопро́с, поста́вленный на обсужде́ние — tartışmaya sunulan sorun
10) sahnelemek, sahneye koymak; yapmak; örgütlemekста́вить "Га́млета" — "Hamlet"i sahnelemek
фильм поста́влен по рома́ну Го́рького — filim Gorki'nin bir romanından uyarlandı
кто поста́вил э́тот та́нец? — bu dansı kim sahneye koydu?
ста́вить о́пыты — deneyler yapmak
11) sokmak, düşürmekста́вить кого-л. в тру́дное положе́ние — zor duruma sokmak / düşürmek
ста́вить что-л. вне зако́на — yasa dışı etmek
ста́вить что-л. под контро́ль — denetim altına sokmak / almak
э́то ста́вило эконо́мику страны́ в зави́симое положе́ние — bu, ülkenin ekonomisini bağımlı bir hale getiriyordu
12) в соч.что ему́ ста́вят в вину́? — onu neyle / ne yapmakla suçluyorlar?
••ста́вить часы́ — saati ayar etmek
ста́вить реко́рд — rekor kurmak
ста́вить что-л. вы́ше всего́ — herşeyin üstünde tutmak
поста́вить что-л. на про́чную осно́ву — sağlam bir temele oturtmak
поста́вить что-л. под уда́р — tehlikeye düşürmek
он тебя́ ни во что́ не ста́вит — seni hiçe sayar
ста́вить что-л. в пове́стку дня — gündeme getirmek
поста́вь себя́ на на́ше ме́сто — kendini bizim yerimize koy
поста́вь (каку́ю-нибудь) другу́ю пласти́нку — başka bir plak çal / koy
См. также в других словарях:
mum etmek — muma çevirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
mum — is., Far. mūm 1) Bir fitilin üzerine erimiş bal mumu, içyağı, stearik asit veya parafin dökülüp genellikle silindir biçiminde dondurulan ince, uzun aydınlatma aracı Kandil geceleri bu velilerin yerleri mumlarla donanırdı. Y. K. Beyatlı 2) Bal… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ruhunu şad etmek — ölmüş bir kimseyi anmak Hepsi örslerinin üzerine birer mum yakmışlar, pederlerinin ruhunu şad ediyorlar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
dökmek — i, er 1) Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek. S. F. Abasıyanık 2) Belli bir yere boşaltmak Sigara tablasını dökmek. 3) Akıtmak, düşürmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük